Neon Demon

Neon-Demon-05.jpg

Neon Demon, en basit tabirle; manken olma isteğiyle yanıp tutuşan bir genç kızın önce büyük şehirde sonra da mankenlik sektöründe harcanmasını anlatıyor. Farkı ise hemen her filmde tamamen masum olan kurbanın, burada zaman içinde oldukça kibirli ve katlanılmaz bir karaktere dönüşmesi. Görece normal başlayan 2016 yapımı film, sonlara doğru olağanüstü bir hale bürünüyor ve insanın kanını donduran bir finalle sona eriyor.

Filmleri izlerken yönetmenlerine pek dikkat etmem açıkçası, ancak bu filmin yönetmeninin Nicholas Winding Refn olduğunu söylemeliyim. Ryan Gosling’in başrolde oynadığı Drive filminin yönetmeni hani…

driv.jpeg

Filme dair eleştirilerin çoğu, konudan ve senaryodan çok görselliğe önem verilmesi olmuş. Bu sanırım Refn’in tarzı. Zira röpörtajlardan birinde renk körü olduğunu, bu nedenle canlı renkler kullanmayı yeğlediğini söylemiş. Ama yönetmene inanmayın, her iki filmin de oldukça karanlık çekimleri var. Neon renkleri bu şekilde daha dikkat çekici hale getiriyor.

Yine de hakkını yemeyelim, insana bambaşka bir deneyim yaşatan renkler ve estetik kareler, Refn’in değil görüntü yönetmeni hanım kızımızın (Natasha Braier) emeği. Çok güzel fotoğrafların art arda dizilmesi gibi, sanatsal bir çekimi olduğunu inkar edemem.

Farklı bir yapım ve herkese göre değil, kabul. Ancak filmde görselliğin ve estetikliğin bu kadar ön planda tutulmasının bir nedeni var. Her karakter yüzeysel. Hepsi. Onlar için en önemli şey güzellik ve film de bu yönde şekillendirilmiş. Estetikliğin ve rahatsız edici birkaç sahnenin dışında kurgusu boş. Üzgünüm Refn.

Bundan sonrası filme dair spoiler içerebilir, izleyecekseniz devam etmeyin!

the-neon-demone-one.jpg

Elle Fanning karakterinin canlandırdığı Jesse, filmin başlarında masum bir kız. Yanlış anlamayın, güzelliğinin ezelden beri farkında ve insanlardan ilgi görmek onu fazlasıyla mutlu ediyor. Ancak modellik sektörünün ne kadar acımasız olabileceğinin bilincinde değil henüz. Ya da olağandışı güzelliğinin onu ne kadar güçlü biri kıldığını tam olarak kestirememiş.

Elle Fanning’in böylesine abartılı bir güzelliği oynamak için yeterli olmadığını düşünenler olmuş. Diğer mankenlerin çok daha güzel olduğunu vesaire… Katılmıyorum. Filmin konusunun bu olmamasını bir yana bırakalım, ben bu karakteri oynayacak başka birini hayal edemiyorum. Jesse çok küçük bir kere, 16 yaşında. Oynayan aktrisin masum ve çocuksu yüz hatları olması gerekir. Fanning bu rol için biçilmiş kaftan. Şu güzelliğe bakın:

elle.jpg

Doğal olarak tanıştığı diğer modeller onu bir rakip olarak görüyor ve ona kıskançlıkla beslenen bir nefretle yaklaşıyorlar. Hatta Jesse’nin fotoğraflarını çekmeyi kabul eden fotoğrafçı çocuk Dean ve Jena Malone’un canlandırdığı makyöz Ruby karakteri dışında Jesse’ye iyi davranan kimse yok.

Jesse zaman içinde kendi güzelliğine aşık oluyor. En güzel ve hatta en mükemmel olma hırsı onu tamamen ele geçiriyor. Kibirli davranışları, erkek arkadaşı olma potansiyeli olan Dean’i bile kendinden uzaklaştırıyor.

Dean karakterinin üzerinde pek durulmamış. Başta oldukça tehlikeli göründüğü halde sonradan Jesse’yi kurtarmaya çalışıyor ve bana göre biraz kendiyle çelişiyor. Karakterin gerçek potansiyeli izleyiciden gizlenmiş, sonuçlanamadan karanlıkta bırakılmış gibi hissediyorum.

İzleyiciyi diken üstünde tutan çekimine rağmen olağan bir seyir izleyen filmdeki ilk absürt sahne, Jesse’nin kaldığı motele bir aslanın girmesi. Şehrin göbeğinde böyle bir şeyin olasılık dahilinde olduğunu düşünmüyorum. Bu noktadan sonra her şeyin yokuş aşağı gideceğinin sinyallerini verir gibi.

ZZ75817A28.jpg

Bu sahnede verilmek istenen mesaj bariz: Modellik sektörü de aslında modern bir şehirdeki yırtıcı aslan gibi. Uygar görüntüsünün altında tehlikeli ve hatta ölümcül. Yine de Refn daha mümkün bir yolla gösterebilirdi bunu. Tabii o daha iyisini bilir…

Filmde bir sürpriz daha var, Keanu Reeves! Evet, Matrix’teki Neo karakterinden bahsediyorum. Maalesef burada sadece beş dakika kadar ekranda görülüyor ve çok sevilecek bir rol üstlenmemiş. Jesse’nin kaldığı motelin sahibi. Sapık, orta yaşlı bir adam. Jesse gibi kasabasından kaçıp ünlü olma hayalleriyle Los Angeles’a taşınan küçük kızlara tecavüz ediyor. Jesse kıl payı paçayı kurtardıktan sonra artık tek güvendiği insan olan Ruby’e gitmeye karar veriyor. Yanlış bir seçim olduğunu bilmem söylememe gerek var mı?

nnn.jpg

Ruby çok çok yanlış eğilimleri olan bir eşcinsel. Makyözlük hamaratlarını yalnız mankenleri podyuma ya da çekimlere hazırlarken değil, ölüleri seremoniye hazırlarken de kullanıyor. En fazla tepki uyandıran sahne de kuşkusuz Ruby karakterinin bir kadın cesediyle seviştiği sahne olmalı. Biliyorum, korkunç.

Ruby bunun yanı sıra Jesse’nin güzelliğinden etkilenen karakterlerden birisi. Ölü seviciliği bir yana bırakalım – ki bırakılacak gibi değil – bir de pedofili olduğu ortaya çıkıyor. Unutmayalım Jesse her ne kadar büyük gibi davranmaya çalışsa da 16 yaşında, sadece bir çocuk!

Jesse’den beklediği karşılığı alamayan Ruby, her aklı başında insanın yapacağı gibi, ondan nefret eden modellerle baş başa verip onu öldürmekte karar kılıyor. Bu esnada Jesse kendini bekleyenlerden habersiz, hâlâ güzelliğinin sarhoşluğunu yaşıyor. Hatta ölmeden önce söylediği son şey (yanlış hatırlamıyorsam) “Ben onlar gibi olmak istemiyorum. Onlar benim gibi olmak istiyor.” gibi paçalarından ego sızan bir cümleydi.

neon18.png

Filmin ana karakterin ölümüyle sona erdiğini düşünebilirsiniz ancak hayır! İşkence devam etmeli.

Jesse’yi öldüren iki manken ve Ruby, Jesse’yi parçalarına ayırıp yiyorlar! Yeter mi? Yetmez. Kanında duş alıyorlar. Rahatsız edici görüntüler bunla da kalmayıp son hız devam ediyor.

Jena Malone’un anlamsız bir şekilde yerde kanadığı sahne mi dersin,

Modellerden birinin Jesse’nin gözünü kustuğu sahne mi dersin,

Yoksa diğer modelin o kustuğu gözü yediği sahne mi dersin…

eye.jpg

Burada gözü yedi arkadaşlar. Diğer model arkadaşı Jesse’nin gözünü kustuktan sonra tam karşısında intihar etti ve bu dostumuz da ağlayarak o gözü yedi. Ve sonra hiçbir şey olmamış gibi çekimlere gitti. Bunları yazarken bile rahatsızlık duyuyorum, yönetmen nasıl böyle bir filmi çekerken kendinden şüphe etmemiş anlayamadım.

Bu kadar rahatsız edici görüntüyle izleyiciye verilmek istenen temel mesaj, güzelliğin ne kadar tehlikeli bir ticaret malzemesi olduğu. Hırs ve kibrin insanı ne hale getirebileceği. Masum görüntüsünün altında modellik sektörünün ne kadar zehirli bir bela olduğu. Daha devam edebilirim ama bunlar zaten bildiğimiz şeyler değil mi?

Bir yandan kadınları güzelliklerine göre yarıştırırken bir yandan da güzellik hırslarının nereden geldiğini merak etmek saçmalık olurdu doğrusu. Sadece en güzelin ön plana çıktığı sektörde, kimse çirkin olduğunu kabullenmek istemez.

models.png

Yapılan nice estetik ameliyatları, kilosundan şikayetçi olup anoreksi illetine yakalanmış ve hatta hayatını kaybetmiş kızlar, dış görünüşüyle alay edildiği için intihar eden gençler…

Yanlış anlamayın, kimseyi suçlu göstermiyorum. Hepimiz yapıyoruz bunu. Güzel birini görünce imreniyoruz. Burnunu, kaşını, gözünü beğenmediğimiz kimseleri, belki içimizden belki de seslice, ölesiye eleştiriyoruz.

Eleştirilerimizin hedefleri kimi zaman çevremizdekiler – ve hatta kendimiz – oluyoruz ancak hadi kabul edelim, en çok da ekrandakilere batırıyoruz sivri dilimizi. Sanki ünlü olan herkes kusursuz olmak zorunda gibi… Sadece bunları bilerek güzellik hırsının nereden kaynaklandığını merak etmek anlamsız. Nedeni biziz. Hepimiziz.

ell.jpg

Kendi hırsları yüzünden başkalarına zarar vermenin savunulacak bir tarafı yok, siz de taktir edersiniz ki. Film bunu götürülebilecek en uç noktaya sürükleyip yamyamlığa kadar gidiyor. Amaç sadece bir rakibi eleyip onu öldürmek değil. Ya da delil niteliğindeki cesedi ortadan kaldırmak da değil. Sanki güzelliğin vücut bulduğu Jesse’nin bir parçasını tüketirse, kendisi de öyle güzel olacakmış gibi hastalıklı bir düşünce var filmdeki modellerde. Motel odasındaki aslanın fırsatını bulsa yapacağı gibi, yırtıcı bir kıskançlığa kurban gidiyor Jesse. Ve hırs, en vahşi hayvandan bile daha ölümcül.

Ruby karakterinin Jesse’ye duyduğu ilgi ise küçük yaştaki çocukların dahi medyada cinsel bir obje gibi sunulmasına atıfta bulunuyor, bu çok net. 16 yaşındaki bir kızın erişkin insanların estetik (cinsel demeye dilim varmıyor) ihtiyaçlarını tatmin etmek gibi bir görevi yok, olmamalı. Yine senarist bunu anlatmak için aşırılığa gitmeye, çirkinliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermeye karar vermiş. Keanu Reeves’in 12 yaşındaki bir kıza tecavüz etmesinin, Ruby’nin Jesse’yi zorla öpmesinin başka bir açıklaması olamaz.

ddd.jpg

Her şeye bir anlam yükleyebilmeme rağmen Ruby’nin bir kadın cesediyle seviştiği sahneye yükleyemedim. Olmuyor. Bu davranışın bir açıklaması olamaz. Kimse tarafından sevilmediği için çareyi reddedilemeyeceği bir bedende mi arıyor dersiniz? Eminim ki Ruby karakterini ya da hastalıklı düşüncelerini daha insancıl yollarla anlatmanın bir yolu vardır… Bu haliyle, sadece rahatsız edici. Belli ki yönetmen dikkat çekmeye çalışmış ve başarılı olmuş da. Çünkü bu kısmın tepki toplamaktan başka filme hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum.

Film eleştrisi tadında başlayıp sosyal mesajla sonlanan yazımı artık bitirmem gerek sanırım. İzlediklerinden kolay etkilenen bir insansanız, izlemenizi tavsiye etmiyorum. Sağlam bir senaryo ve inandırıcı karakterler içeren bir film arıyorsanız yine tavsiye etmiyorum. Nekrofili, pedofili, yamyamlık gibi insanlık dışı davranışlarla karşılaşmak istemiyorsanız hiç tavsiye etmiyorum.

Benim gibi garip filmleri izleyip onlardan mesajlar çıkarmayı seviyorsanız ileyebilirsiniz. Ya da yönetmen Refn gibi en çok görselliği ve renklere önem veriyorsanız, izlemenizde sakınca yok.

6/10